Önceleri tekti
Yokluğu kendisi ile
tamamlıyordu.
Sonra yine kendisi oldu,
Boşluğa haykırmaya
başladı.
Yapayalnız fakat
kudretliydi
Bir nefesi kainatı
değiştirirdi.
Elini bir sallasa evren
alt üst olur,
Bir düşüncesi tekrar yapılandırırdı.
Öyle ki güç sürekli
damarlarında kol gezdi.
An geldi kendi kendine
öfkelendi,
An geldi duruldu, bomboş
ufuklarda.
Sonra, hiç beklenmedik bir
şey gelişti.
Tanrı, sıkıldı.
Yüceliğin altında gizlenen
İnanılması güç hatta
imkansız bir sıkıntı.
Ardından düşünceleri
kaynaştı
Birden çok fikriyat
yerleşti evrenin her köşesine.
Karanlıklar aydınlık oldu,
Boşluklar nesnelerle
doldu.
Tanrı artık gülümsemeye
başlamıştı.
Yalnızlığından kurtulmanın
son demlerindeydi artık.
Belki keyfini çıkarmak
gerekirdi fakat
Tanrı sabırdan yoksundu bu
anlarda.
Hızlandı, her şey
hızlandı.
Önce bulutsular oluştu,
Ardından yıldızlar,
galaksiler.
Tanrı gittikçe
neşeleniyordu.
Galaksilerin içinde
gezegenler oluşmaya başladı
Ve gezegenlerinde kendilerinden
kopmuş,
Uyduları oluşmaya başladı.
Ardından hayatın ilk
kıvılcımı tutuştu,
Mavi bir gezegende.
Su oluştu. İçindeki tek
hücreli canlılar oluştu.
Karalar yükseldi ki
bitkiler oluşabilsin.
Su, karaya aktı canlılıkla
beraber.
Amfibiler, sürüngenler,
omurgalılar daha sonra primatlar.
Artık hazır sayılırdı bu
gezegen büyük maceraya.
İnsan ataları ilk
yerleşkelerini kurdu en olgun yerlere.
Bilmezlerdi başlarda kim
ve ne olduklarını
Sadece yer, içer,
çoğalırlardı, sanki öyle programlanmışlar gibi.
Lakin asıl amaçları bu
değildi bu yaratıkların.
Asıl amaçları, tanrıyı
eğlendirmekti durmaksızın.
Onlar kendi hayatlarını
sürdürürken işin gerçeği,
Bir tiyatro sahnesinin
figürü olmalarıydı.
Sadece yaşadılar
fütursuzca.
Ne doğayı dinleyerek ne de
sessizliği.
Yıldızlara bile
bakmıyorlardı çoğu zaman
Halbuki Tanrı en çok bunu
istemişti,
En çok bunu arzulamıştı
zihninde.
Fakat hüzünlendi artık
Tiyatrosu kapanıyordu
elinde olmadan.
İnsanlar unuttu
yaratıcılarını,
Tanrı kızdı bu kez onlara
İnsanlara asırlar gibi gelen
zaman
Tanrıya birkaç dakika gibi
gelmişti.
Şaşkındı, hem de çok
şaşkındı.
Nasıl birden bire
vazgeçebilirdi bu ırk kendisinden?
Eğlencesi öfkeyi ortaya
çıkardı
Tüm yarattıklarına
sinirlendi
Tek nefesi galaksileri
yıktı
Tek düşüncesi insanlığa
yöneldi.
Fakat onlar daha ne
olduğunu anlamadan
Hiçliğe karışmışlardı
bile.
Artık dakikalar öncesine
geri dönmüştü Tanrı.
Sanıyordu ki böyle devam
edecek
Yalnızlığı ve de hüznü.
Ardından farklı bir
düşünce yerleşti aklına.
Diğerlerinden farklıydı bu.
Acımasızdı, karamsardı...
Neden sonra haykırdı
hiçliğe doğru,
"Sessizliktir tek
bildiğim!"
5 Yorum:
Çok güzel :)
İnanın imasız ve abartmasız konuşuyorum. Bana hemen Franco Ferruci'nin "Tanrının Ağzından Evrenin Hikayesi" adlı eserini hatırlattı.
Çok teşekkür ederim güzel yorumunuz için :) Bahsettiğiniz esere daha önce rastlamamıştım fakat şimdi bir bakınca hoşuma gitmedi desem yalan olur. Ekledim onu da listeye :)
:) Güzel. Ben de önerimi yanlış anlamadığınız ve olgun davranışınız için teşekkür ederim. Umarım kitabı da beğenirsiniz.
"Sadece yaşadılar fütursuzca.
Ne doğayı dinleyerek ne de sessizliği.
Yıldızlara bile bakmıyorlardı çoğu zaman
Halbuki Tanrı en çok bunu istemişti,
En çok bunu arzulamıştı zihninde."
Bu kısmı çok beğendim. Zihnindeki Tanrı'nın insanlara önerdiği ibadet şekli çok hoşuma gitti, yıldızlara bakmak. :)
P :) değerli yorumun için çok teşekkür ederim.
Elimizde insana huzur verebilecek bir liste bulunsaydı en üst sıralarda "yıldızlara bakmak" olurdu. Bir nevi ibadet veya çok güzel bir rituel olarak da düşünebiliriz bunu :)
Yorum Gönder