Oxygen Chrome

29 Ağustos 2010 Pazar

Angiméran - Bölüm I



Yeni bir sabah daha. Güneş pırıl pırıl doğmuştu Puslu Dağlar ardından. Gecenin kasveti gitmiş, yerine muhteşem ışık huzmeleri vuruyordu Angiméran’a. Anka diyarı bu saatlerde çok sessizdi. Etrafta sadece yeni uyanmaya başlayan kuyruklu karıncalar vardı. Bir de çıplak ağaçlar.
Gün ilerliyordu. Ankalar ağaç gövdelerinde hâlâ uyumaktaydılar. Ufukta bir hareketlilik vardı. Bir şey anka diyarına hızla yaklaşıyordu. Çok kısa sürede ormanın geldi. Bu da bir anka kuşuydu. Telaşından mühim bir haber getirdiği anlaşılıyordu.
Habercinin gelişini hissetmiş olmalılar ki anka kuşu diyarı ayaklanmaya başladı. Ankaların başı, yeni gelenin önündeki açık alana süzüldü. Birbirlerine keskin bir bakış attılar. Ansızın, haberci anka, yere yığıldı. Sırtı kan içindeydi. Yarası oldukça derin görünüyordu.
Tüm Ankalar tiz bir çığlık koyuverdiler sonra. Ardından güzel sabah yok oldu. Tekrar bir kasvet bulutu çöktü Angiméran’a. Sanki o güzel sabah Angiméran’a hiç uğramamış gibi. Ufukta bir hareketlilik daha gözlendi olayların akabinde. Bu hareket, daha büyüktü. Ufka yayılmıştı. Gittikçe yaklaştılar. Bunlar, karanlığın kuşları atmacalardı.
Çok güçlüydüler ve kendilerine güvenleri tamdı. Sayıları da anka kuşlarından bir hayli fazlaydı. Bir telaş aldı o an Angiméran’ı. Asil Ankalar, bir o yana bir bu yana uçuyorlardı gelen savaşın heyecanından.
Kral anka, en yüksek ağacın tepesine uçtu asaletinden ödün vermeyerek. Sayılarını, güçlerini tartıyordu gelen düşmanın. Alınabilecek önlemleri düşünüyordu lider zekasıyla. Ama nafile, bu vakitten sonra artık çok geçti. alınabilecek tek önlem yavru nesli koruyup kollamaktı.
Ufuktaki atmacalar, daha geniş bir alana yayıldılar. Bir çember oluşturuyorlardı. Böylece Angiméran, kıskacın ortasında kalacak ve kurtuluşu olmayacak, çökecekti ebediyen.
Savaş amansızdı. Savaş kötü, savaş acımasızdı. Her atmaca kendine bir ankayı hedef aldı ve saldırdı durmaksızın. Geçen zamanla birlikte Ankaların dayanacak gücü kalmadı. Kral anka sonuna kadar savaştı. Ancak sonunda o da öldü.
Sadece iki anka hayatta kalabilmişti. Onlarda henüz gençti. Biri dişi, biride kralın oğluydu. Sağ kalan oğlu. Atmacalar onları görmemişti. Sanki orman işbirliği yapmış, iki ankayı korumuştu ortak düşmana karşı. Düşman görememişti sağ kalanları fakat sağ kalanlar, her şeyi tüm netliğiyle hafızalarına kazımışlardı.
Atmacaların zafer çığlıklarıyla kaybetmiş ormandan gitmesinden sonra geride kalan iki anka dışarı çıktı. Göğe yükseldiler ardı ardına. Uzaklaştılar öz yurtlarından. Tüm tür aşağıda kalmıştı, kaybetmiş ormanda. Yavaşladı yeni kral. Döndü havada geriye. Ve baktı ufuklara Angiméran’da. Yine bir hareketlilik vardı sis kaplamış ufukta. Bu kez ziyaretçiler, akbabalardı. Döndü arkasını hüzünlenen anka. Tekrar başladılar uçmaya uzaklara. İçlerinde bir ateş vardı, ortak bir his, istek. Müthiş bir kararlılık.