24 Haziran 2010 Perşembe
Sonsuzluğun Esiri Kara Dünya
Gerçek yok olur dayanılmaz inanışlarda
Merhamet kalmaz insan doğasında
Güç çıkar ortaya acımasızca
Dünya balkırdı ilk zamanlarda
İlkellikle arınırdı kötü ruhlardan
Kaderin aynası oyun oynar Cennet'e
Görünür gölgeler puslu cam ardında
Kanar Cennet bu oyuna
Gelir hemen oltaya
Yıldızlar tempo tutar bu dramda
Hapsolur dünya alkışlar arasında
Şimdi yok olmaya mahkûmdur ebedi yuva
Gölgelerin arasında yıpranır zamanla
Karanlığın senfonisi basar çığlıkları
Sonsuzluğun esiri kara dünya
15 Haziran 2010 Salı
Mabet Evi
Uyanır mabet evi aydınlığın çöküşünde.
Saklı kalmış gerçekler çıkar ortaya,
Amansız düşleri besleyen fani gözlerde.
Umut yok olur yalanın aynasında
Söner havasız kalmış bir mum gibi.
Karanlık daim olur dolunayın soğuttuğu yüreklere,
Issız karanlıkta biriken çığlıklar gibi.
Demirkazık yok olmaya mahkumdur,
Yüreği acımasız zaferlerle solmuş bir insan gibi.
Gecenin güzelliklerini içine çeken efsunlu ay sayesinde,
Sonsuzluğun esiri bir kara delik gibi
Doğunca güneş tan vakti,
Mahkum olur dolunay gündüzün zifiri zindanlarında.
Vurunca umudun ışıkları toprağa,
Yok olur karanlığın köşkü mabet evi.
Gilderoy
14 Haziran 2010 Pazartesi
Ruhunun Hakimi...
Birincisi zihninde,ikincisi kalbinde.
Zihninle hükmettiğin zaman Dünya'na,
Kaderin yazarı olursun,yazıp çizersin seneler boyu.
Kalbinle hükmettiğin zaman Dünya'na,
Geleceğin aynası olur varlığın,yön verirsin bu kez kader oyununa.
Her ikisiyle hükmetmeye çalıştığında tüm iradenle
Kral olursun fani gözlerde
İşte o zaman olursun ancak,
Mutlak hakimi Dünya'nın,
O zaman olursun,
İyinin ve kötünün terazisi,
O zaman ulaşırsın,
Dünya'nın tüm erdemlerine,
Ve o zaman yazarsın aklına,
İlmin tüm vakıflarını...
Gilderoy
Son Seçim
Yerde yatıyorum…
Uzuvlarım çarpık duruyor.
Ne kadar süre bu durumda olduğumu bilmiyorum.
Bilincime yalnızca birkaç saniyedir sahibim.
Hiçbir eklemi oynatamıyorum.
Gözlerim kapalı,açılmıyor bir türlü
Bir süre ne olduğunu anlamaya çalışıyorum,iki büklüm.
Gözlerimi açmaya çabalıyorum.
Fakat açılmamakta ısrarcılar.
Çevrede olup bitenleri duyabiliyorum.
Rüzgarın sesini duyabiliyorum.
Aniden olan biten tüm netliğiyle seriliyor gözlerimin önüne.
Bakıyorum çevreye,yerde biri yatıyor.
‘Bu ben olmalıyım’ diyorum kendi kendime.
Gözlerim hâlâ kapalı yerde yatan öteki bende
Ruh gözümün açıldığına kanaat getiriyorum.
Yukarı,göklere bakıyorum bu kez.
Bir şey takılıyor hayali gözlerime.
Evimin pencere camı,kırılmış.
Camlar yerde,bin parça.
Anlıyorum neden yerde yattığımı.
Rüzgar uğuldamaya başlıyor sokakta.
Dar sokakta bir ruhum var birde yerde yatan cesedim.
Sokağın başında beyaz bir ışık parlıyor.
Diğer tarafında ise kırmızının tonlarıyla süslenmiş,oynaşan bir ışık.
Arada kalmış bir mahlûkatım.
Çalıyor benim için kıyamet senfonisi.
Bir yanda beni bekliyor cennet hurileri,
Öbür yanda beni kendine çekiyor cehennem geceleri.
Olmayan yüreğim beyaz ışığa gitmek istiyor,
Ruhumun görünmeyen ayakları ise kırmızıya adım atıyor.
Kısa biten ömrümün son seçimindeyim…
Bir yanda samimi yüzler,
Öbür yanda yapmacık gülüşler bekliyor ruhumu.
Cehenneme yol alıyorken,
Bir soğukluk kaplıyor zati soğuk ruhumu.
Yerde biçimsiz uzanmış adamı görüyorum.
İçim kan ağlıyor…
Adımlarımı kontrol edebiliyorum.
Dönüyorum hiç düşünmeden dar sokağın başına.
Koşuyorum,hiç aldırmadan arkaya.
Yüreğimin soyut sesine önem veriyorum şu dakikalarda.
Sadece koşuyorum beyaza doğru.
Mutluluğa erişmeme saniyeler kala,
Uçtuğumu hissediyorum ruhumla.
Ve yeryüzündeki son adımımı atıyorum beyaz sonsuzluğa.
İlk adımımı hatırlıyorum birden.
Babam ellerimden tutmuş,annem karşımda beni bekliyor.
İkisi de çok mutlu.
Babam bırakıyor minik ellerimi,
Kayıyor parmakları parmaklarımdan.
Ayaktayım artık kendi irademle.
Adeta koşuyorum annemin şefkatli kollarına,bırakıyorum kendimi…
Belki de geride bıraktığım cansız yapı çürüyecek,
Dar sokağın başında.
Veya bir hayvanın besini olacaktı yeryüzündeki tek mirasım.
Fakat mutluyum şu an
Annemin kucaklarına bırakıyorum kendimi…
Gilderoy