Büyük Felaket’ten sonra Asiller, tüm Eoldynn diyarını kontrol etmeyi göze alamadılar. Tanrı’nın onlara emanet ettiği koca diyarın neredeyse yarısı, ileride su adını verecekleri büyük sıvının altında kalmıştı. Bu durum, Asiller’in özgüvenlerini kırdı ve büyük bir hüzne sürüklenmelerine sebep oldu. Tanrı’nın gözünde küçüldüklerini de biliyorlardı. Ayrıca bu durum Tanrı’ya, onlara duyduğu aşırı güvenin gereksiz, aynı zamanda zararlı olabileceğini net bir şekilde göstermiş oldu.
Uzun günler boyunca gururlarından yoksun, Eoldynn üzerinde avare bir hâlde yürüdüler. Bir daha böyle bir uçuruma düşmemek ve varlığını sürdürebilen ırkların güvenliğinin sağlanması için gerekli tedbirlerin alınmasına kanaat getirdiler. Bu süre zarfında Tanrı, onlarla hiçbir muhataba girmedi. Fakat Asiller, Tanrı’ya duydukları sadakatten hiçbir zaman kopmadılar. Tam tersi bir duygu ile ona daha çok yakınlaşmak ve onu yarattığı dünya üzerinde mutlu edebilmek için katbekat fazla çalışmaya başladılar.